27 Mart 2013 Çarşamba

Bilinmeyene doğru


Tarih babanın yeryüzünü tanımadığı tarihler, en bilinmeyen diyarın en ak günlerinden biri...
İki sevgili yanyana, ayın güneşe aşkını kıskandıracak güzel bir sevda avuçlarında,bir uzun köprünün başındalar arkası boşluk önü boşluk...
Yürüyorlar akpak bir geçmişten, saflığın gardiyanı bir diğer aklığa...Adım attıkları her yer nur her yer ışık...
Siyahın adı bile yok, aşksızlık en utanılası...
Elele doğuyor yaratılanlar, çift doğuyor çift ölüyor...
Kainat bile çift...
Tek bir tek var ki; her şeyin sahibi her savaşın mağlubu ve de galibi, olanın olacakların ve olabilecek her şeyin sahibi...
Adı tanrı...
Her şeye sahip olan Tanrı tek bir şeyden mahrum... Sadakat...
Yarattığı iki yaratığın aşkı öylesine güçlü ki, yaratılma esası olan sadakati dahi ayaklarının altında çiğnemekte...
Ve bekler Tanrı sessiz,bekler ona dönecekleri günü...
Lakin bu aşkın kudreti ona yetişmeye el verir...
İşte yaratanın yaratılana nefreti de böyle başlar...
Tanrı ve meclisi toplanır, Tanrı kararı verir meclis uygular...
Karar açıktır sevdalı çift ayrılacak biri dipsiz ateşlere daimi gardiyan diğeri sonsuz mutluluğa bekçi...
1001 yaratılmıştan 7si karşı bu karara, Tanrı bu karşı durulur mu?
Onlar da dipsiz ateşlerde yanmayı kader edinmişler kendilerine...
40 yıl her gece 9 alemden 41 kor getirilir, her kor 7 asilerin avucunda taşıtılır...
Yaratılmış iki aşık ve iki ayrı kainat ayrılıp içlerine Vey diyarından nefret tohumları ekilir...
İşte böyle başlar şeytan ve meleğin mücadelesi...
Bu yüzdendir sevginin en katıksız olduğu yerin avuçlar olması, Her tutulduğunda elin korlanmış gibi yanması.

2 yorum:

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.