Zaman nehri yatağından sapmış bilinmeze yol almış.Gaip yakına düşmüş,malum geride kalmış.Tepelerin düzleştiği ağaçların seyrekleştiği bir yerde divan kurulmuş.
Başına köpek oturtulmuş.Üstünde bilinmeyen bir diyardan gümüş rengi bir kaftan,elinde bir asa.Asayı yere üç sefer vurmuş karşısına çakal ile ''hiç'' gelmiş.
Çakal gelir gelmez atmış kendini yerlere başlamış feryada '' Aman pirimiz,paşamız beyimiz,ağzımız bokunuzla şereflendi,dört düvelde namlı şeyhimiz.''
Köpek şöyle bir gerilmiş.Sanırsın aslan.Asayı öyle bir vurmuş ki yere sessizlik diye ses olmayan salonda yankıdan sağır olmuş dinleyenler.Şimdi demiş çakal efendi anlat bakalım bu hiç neyledi sana.
Çakal başlamış anlatmaya efendimiz,bu hiç benim tavuklarımı çaldı.10 ay kulağımda taşıdığım annesi olduğum tavuklarımı çaldı.
Halktan bir uğultu yükselmiş.Öyle ya erkek nasıl doğurur.Haydi doğurdu bu çakaldan nasıl çıkar tavuk.
Köpek sırtını dayamış tahtına, şöyle bir gerinmiş, kükremiş '' Kaç tavuğunu çaldı bu ''hiç'' denilen aymaz''
Çakal cevap vermiş 20 efendimiz.
Köpek hemen dönmüş topluluğun ulularına ''Bre ulular söyleyin bugüne kadar kaç tavuk çalınmıştır,benim göğü delen Tanrı'ya varan diyarımda''
Ulular cevap vermiş. ''20 efendimiz.''
Köpek ''hmm'' demiş.''Bu böyle olmaz bir de''Hiç''i dinlemek lazım.''
Öyle ya adaletli olması lazım.
''Söyle bakalım hiç,sen mi çaldın bu tavukları,sessiz kalırsan sen çalmışsın demektir''
Hiç'e dönmüş herkes.Bakmış ses soluk yok.
Öyle ya ''Hiç'' bu konuşur mu ?
Köpek kalkmış tahtından bir hamlede.''Tamam'' demiş.''Kararımı verdim.Hiç suçludur katli vaciptir.''
Halk alkış kıyamet.Öyle ya tavuğu çalınan Horozlar hırsızın bulunmasına seviniyorlar.
Gün ölmüş,gece doğmuş.''Hiç'' yerin yedi kat altında,sıçanlar imparatorluğunda bir zindana götürülmüş.
Sabahın ilk ışıkları zaman nehrine vurur vurmaz,''Hiç'' i tutmuşlar kollarından, götürmüşler urgana.
İpi iyice sıkıp sandalyeye basmışlar tekmeyi.
Köpek çıkmış yine meydana,''Gördünüz suçluyu buldum.Lakin tavukları geri getiremem,öleni diriltecek kadar gücüm yok.''
Halk dinlemiş dinlemesine ya konuşmayı bir türlü ikna olamamış.Eve giderken tavşan kuşların en haşmetlisini gözüne kestirmiş.
Atlamış üstüne.Demiş kuş kardeş sana soracaklarım var aman beni yükseğe çıkar.
Sor demiş kuş.
Tavşan hemen başlamış konuşmaya ''Biz kaç seferdir bu ''Hiç''i asıyoruz ama sanki biri asılmıyor gibi.
Kuş tavşanı şöyle bir sağa sola yatırmış,iyice korkutmuş.
''Bre aciz tavşan sen bilmez misin, köpeğin hükümdar olduğu yerde ''Hiç''leri asarlar, Çakal'a tavuk doğurttururlar.''
Vel hasıl-ı kelam bu asılan bininci hiç olmuş.Olan zavallı tavuklarla köpeğin tebaasına olmuş.
Yel değirmenlerine karşı savaşmak. Bu sefer onurlu delilik değil onursuz üçkağıtçılık.Hoş.
YanıtlaSil