31 Ocak 2014 Cuma
Bankacı Bekir/4
Uyandım.
Hiç hatırladığım gibi değil, çok gelişmiş buralar.
Bir dakika burası köy değil ki şehir merkezi.
Köye bir minibüsle çıkmak gerek.
Ama neredeydi bu minibüs? Allah'ın belası tekerlekli valizim yine bozuldu.
''Selamın Aleyküm, Gölköy otobüsleri nerede?'' dedim adamın birine.
Sanırım duymadı.Tekrar söyledim, sanırım kulak problemi var.
Yok yok. Duymuş. Eliyle minibüsleri işaret etti.Herhalde Selamın Aleykum dememe bozuldu.
Minibüse bindim.Tam bir köy minibüsü, yalnız insanların elinde poşet yok.Un alan yok, erzak alan yok.
Yahu ne yiyecek bu insanlar.
Sanırım köyde değirmen var.
Öyle yollar yapmışlar ki köyü gördüğüm halde varmam iki saat sürüyor.
Gerçekten başım ağrıdı.
Bu insanlar neden bağırarak konuşuyor.
Lütfen bağırmaz mısınız?
''Ağır ol yeğenim'' diye bağırdı adamın biri.
Anlamışlar mıdır acaba? Halbuki koku henüz bana gelmedi.
Saçmalama köylü adam osuruktan rahatsız mı olur?
Minibüs durdu.
Şoföre bağırmış.
Dakika bir gol bir.
Minibüsten iniyorum.Tek tekeri kırık valizimin çıkardığı ses yüzünden herkes gözlerini bana dikmiş.
Bence burun pisliğini pantolonunun kıçına süren adama bakmaları gerek.
Muhtarın beklemesi lazımdı ama muhtar hangisi?
Arıyorum açmıyor.
Bir taksiye biniyorum.
Dört dakika sonra iniyorum.Yirmi lira verdim.
İçimdeki acıyı tarif edemem.
Evin kapısı tahtadan
Tam da istediğim gibi.
Önünden dere akıyor
Biraz pis kokuyor.
Her şeye eyvallah da, bu betonu kim döktü şu çimenin üstüne?
Uyumam lazım artık.
Sabah köylülerle tanışacağım.
Yeni bir hayata başladım.
Tanrı kadar tanrılık yaparım herhalde.
Yeni bir hayat yaratabilirim.
Kapı çalıyor.Yok yok kapı kırılıyor.
Bir dakika neler oluyor orada...
30 Ocak 2014 Perşembe
Benzeştiklerim'e Mektuplar/2
Bugün herhangi birinizden haber almadım.
Teşekkür ediyorum.
Şayet haber alsam umudum kururdu.
Düşünsene kanatlarım olsa uçmanın ne manası kalırdı.
Lütfen benden ümidinizi kesmeyin.
Çünkü ben de sizdenim.
Ben sizden ümidimi hiç kesmedim.
Biliyorum ki bana benziyorsunuz.
Tam da şimdi, yazdıklarımın modern şiirlere benzediğini farkettim.
Ben pek şiir sevmem, ki zaten siz bunu biliyorsunuzdur.
Yavaştan kırılmaya başlıyorum haberiniz olsun.
Sırtında kıl çıkan bir adam olarak beni kırılmak zorunda bırakmayın.
O yüzden artık bana bir haber gönderin,en azından bir işaret verin.
Olduğunuzu tabii ki de biliyorum.Rica ederim alınmayın.
En azından nerede toplandınız onu söyleyin.
Hepsini geçtim tek kişi misiniz,çok kişi mi bari onu bileyim.
Ben bu ara Samsun'dayım.
Öykülerimi bir kaç yere yolladım.
Muhtemelen çay altlığı yapmışlardır.
He unutmadan Onur Ünlü de bizimle olacak değil mi ?
Onun haberi var mı sizden?Ya da benden?
Bence yoktur,çünkü o da arıyor gibi.
Bir kaç arkadaşım daha var, ama onlardan sonraki mektuplarda bahsedeceğim.
Bir de Milena ile Bihruze oralarda ise selam söyler misiniz?
Görüşmek üzere.
Selamlar
Teşekkür ediyorum.
Şayet haber alsam umudum kururdu.
Düşünsene kanatlarım olsa uçmanın ne manası kalırdı.
Lütfen benden ümidinizi kesmeyin.
Çünkü ben de sizdenim.
Ben sizden ümidimi hiç kesmedim.
Biliyorum ki bana benziyorsunuz.
Tam da şimdi, yazdıklarımın modern şiirlere benzediğini farkettim.
Ben pek şiir sevmem, ki zaten siz bunu biliyorsunuzdur.
Yavaştan kırılmaya başlıyorum haberiniz olsun.
Sırtında kıl çıkan bir adam olarak beni kırılmak zorunda bırakmayın.
O yüzden artık bana bir haber gönderin,en azından bir işaret verin.
Olduğunuzu tabii ki de biliyorum.Rica ederim alınmayın.
En azından nerede toplandınız onu söyleyin.
Hepsini geçtim tek kişi misiniz,çok kişi mi bari onu bileyim.
Ben bu ara Samsun'dayım.
Öykülerimi bir kaç yere yolladım.
Muhtemelen çay altlığı yapmışlardır.
He unutmadan Onur Ünlü de bizimle olacak değil mi ?
Onun haberi var mı sizden?Ya da benden?
Bence yoktur,çünkü o da arıyor gibi.
Bir kaç arkadaşım daha var, ama onlardan sonraki mektuplarda bahsedeceğim.
Bir de Milena ile Bihruze oralarda ise selam söyler misiniz?
Görüşmek üzere.
Selamlar
19 Ocak 2014 Pazar
Trabzon Burada Katiller Nerede
Yaklaşık on beş gündür sosyal medya yoluyla örgütlenen Trabzonsporlular bugün saat 12:00'da Taksim Tünel Meydanında buluştular.12:15 gibi Tarlabaşı istikametinden Taksim Meydanı'na çıkan yaklaşık 70 kişilik Trabzonsporlu grup, alanda bulunanlar tarafından alkışlarla karşılandı.
Alanın en ilgi çeken grubu olan Trabzonspor korteji beraber fotoğraf çektirmek isteyenler tarafından sık sık durduruldu.
Yürüyüş boyunca sık sık ''Trabzon Burada Katiller Nerede'' , '' Hepimiz Hrant'ız, Hepimiz Ermeni'yiz'' ''Faşizme İnat Kardeşimsin Hrant'' sloganları atan grup, Agos gazetesi önüne çiçek bırakarak alandan ayrıldı.
Fotoğraflar:
Alanın en ilgi çeken grubu olan Trabzonspor korteji beraber fotoğraf çektirmek isteyenler tarafından sık sık durduruldu.
Yürüyüş boyunca sık sık ''Trabzon Burada Katiller Nerede'' , '' Hepimiz Hrant'ız, Hepimiz Ermeni'yiz'' ''Faşizme İnat Kardeşimsin Hrant'' sloganları atan grup, Agos gazetesi önüne çiçek bırakarak alandan ayrıldı.
Fotoğraflar:
17 Ocak 2014 Cuma
Çi-Çi/SON
Cenk şiddetlenmişti.
Çi-Çi ikiyüz kadar çerisiyle Çin kuvvetlerini yarıp geçmişti.
Şimdi geri dönmesi gerekiyordu.
Kalede bıraktığı yüz okçu saklanıyordu.
Şayet kalenin önüne çekebilirse Çinlileri savaşı da kazanabilirdi.
Romalılar kaleden beşyüz adım ötede bekliyordu.
Çi-Çi'nin planına göre; Çin kuvvetleri Romalılarla zaman kaybederken Çi-Çi ve askerleri bir çember oluşturabilecekti.
Kara kılıcını göğe kaldırdı Çi-Çi.
Etrafındaki yüz kara çerisiyle geri çekilmeye başladı.
Akhal Teke öyle koşuyordu ki atılan oklar ancak rüzgarına dokunur.
Çinlilerin peşlerinden koşması gerekiyordu.
Koşmadılar.
Bir çığlık yükseldi Çin ordusunun tam ortasından.
Atlılar geliyordu.
Oklu atlılar.
Tıknaz Çinliler böyle ok atamaz.
Bunlar Hun.
Ho-han ve adamları geliyor.
Çi-Çi bunu hesaba katmamıştı doğrusu.
Romalılar önderleri Pontefix'in işaretiyle ileriye atıldılar.
Çi-Çi Pontefix'e bir göz kırpma anından kısa vakitte bir bakış fırlattı.
Senelerce oturup konuşsalar bu denli anlaşamazlardı.
Emir,rica,şükran...
Her şey bir anda oldu.
Romalılardan gelen çığlık sesleri Çi-Çi'nin gözlerini doldurdu.
İyi Romalılar, kötü Hunlara karşı dayanamadı.
Arbuz haklıydı.
Okçu atlılar Romalıları paramparça etti.
Çi-Çi atını durdurdu.
Ho-Han'ın üzerine sürdü.
Kılıcını delirmiş gibi savuruyordu.
Kılıcın dokunduğu erin belden altı atta kalıyor üstü yerde yuvarlanıyordu.
Çi-Çi kılıcını tekrar kaldırdı.
Bir sıcaklık hissetti ensesinde.
Bir hun oku ensesine saplanmıştı.
Atın üzerine yığıldı.
Akhal Teke şaha kalktı.
Şu dakika Tanrı inse yeryüzüne bu kadar ihtişamlı olur mu?
Dört nala kaleye koştu.
Çi-Çi'nin çerileri kalabalık Çinlileri ve hain Hunları durdurmak için sürdüler atlarını.
Durduramayacaklarını biliyorlardı, ölmek için sürdüler.
Çi-Çi kaleye girdi.
Kalenin içinde 200 kadar asker ve Çi-Çi kaldı.
Ho-han ve Çinliler kapıları zorluyorlardı.
Yolun sonu gelmiş gibi.
Çi-Çi ayağa kalktı.Ayakta zor duruyordu, omzunda bir milletin tüm yükü.
''Cesarete karşı hayranlık duymak ve bağımlı olmayı yüz kızartıcı saymak bizim geleneğimizdir. Atalarımızdan toprakla birlikte devraldığımız istiklâlimizi feda edemeyiz. Mücadele edecek savaşçılarımız hâlâ mevcut iken istiklâlimizi korumalıyız.''
Büyük bir gürültü duyuldu, kapılar kırılmıştı.
Çinlilerin o eşikten geçmeleri iki gün sürdü.
İkinci günün şafağında içeride Çi-Çi ve Arbuz'dan başka özgürlükçü kalmamıştı.
Arbuz sırtındaki on iki okla olduğu yere yığıldı.
Çi-Çi'nin uzun saçları yüzünü örtüyordu.
Gözleri kandan görülmez olmuştu.
Çinli komutan ''Haydi''dedi Ho-Han'a.
Elinde kılıçla yürüyordu.
Çi-Çi başını kaldırdı, Ho-han diz çöktü.
Çi-Çi gülümsüyordu.
Ho-Han ''Ölmek zorunda değilsin'' dedi.
Çi-Çi kafasını eğdi ''Evet,biliyorum'' dedi.
Ölmek üzere olan bir adamdan beklenmeyecek derecede atik bir hareketle kafasını bir anda kaldırdı.
Artık Ho-Han'ın suratında Çi-Çi'nin kanlı tükürüğü vardı.
Ho-Han'ın dizlerinin dibinde ise Çi-Çi'nin kafası.
Çi-Çi'nin güzel kafası sarı toprağın üzerinde yuvarlanıyordu.
Ölmeden önce ''Hain İhtiyar'' dedi.
İhtiyar bir Çinli atının üzerinde gülümsüyordu.
15 Ocak 2014 Çarşamba
''AT''
Atıf Baygiden iki çocuk babası, 98 model Doğan araba sahibi ortalama bir sanayii işçisi.
Meslekte harcadığı 30 seneden sonra kredi çekip bir yıkama yağlama dükkanı açmış.
Atıf'ın gerçekten çok çirkin bir karısı var.
Çocukları da pek zeki sayılmaz.
Atıf da pek gideri olan bir adam değil aslında.
Oturup sıradan bir aile ve sıradan bir adam karakteri çizseniz, ancak Atıf kadar sıradan olabilir.
Baygiden ailesi bazen kahverengi koltuklarında saatlerce oturup hiç bir şey yapmıyor.
Ailenin en büyük neşe kaynağı kabak çekirdeği.
O da genellikle 4 liralık alınan bir şey.
Tam tadına varacakken tam dudaklar yanacakken biter.
Bu sıradan hayatın tam ortasında dörtlü zigon sehpanın üstünde bir davetiye var.
Davetiye'nin üzerinde at resmi var.
Esenler Atışalanı'nda 2 oda bir mutfak bir evin orta yerinde kara bir tay sırıtıyor.
Atıf nefesini akciğerlerine doldurduktan sonra tek seferde bitiriyor cümlesini.
''Çekilişten kazandım, at binmeye gideceğiz.Her şeyi onlar karşılıyor.''
Bayan baygiden şaşırdı, bordo yemenisi yarım bağlıydı.Gözlerini belertti.Atıf'a baktı, gözleri iki misli oldu.
Küçük hali yeterince çirkin değilmiş gibi...
''At mı, ne atı, attan ne anlarız biz'' dedi.
Atıf davetiyeyi eline aldı. Çocuklara döndü. ''At istemiyor musunuz''
Yavru Baygidenler kafalarını emme basma tulumba gibi salladılar.
''Yalnız bir sorun var.'' dedi Atıf.Yemekleri onlar vermiyor.Yarın ekmek götürmek lazım.
''Domates'' dedi yavru Baygiden
''Kola'' diye tamamladı diğer yavru Baygiden.
Kola önemli.
İyi geceler dedi Atıf.Boğazındaki balgam sesinin duyulmasını engelledi.
Öksürdü ve tekrar iyi geceler diye bağırdı.
Sesi 14 yaşında bir kız çocuğu gibi çıktı.
Gerizekalı yavrubaygidenler bile güldü.
Erken yatması lazım yarın ''At'' günü
3 Ocak 2014 Cuma
Karakoncolos
Congoloz koncolos congolos ya da diğer tüm söylenişleri.
Bulgarlara göre ''Karakondjul'' Karadenizlilere göre ''Karakoncolos'' yunanlılara göre ''Kalikantzaris''.
Anadolunun en bilinmez cinidir.
Efsaneye göre; İstanbul'da isyan bastırmak için yaratılan 26 tılsımdan bir tanesidir.
Halk ne zaman bir isyana girişse Koncoloz onları lanetler.
Pontus topluluklarında ise kışın şiddetlenmeye başlayacağı dönem ortaya çıkan karakoncolos 20 gün (Ocak1-Ocak20) boyunca önce denizden dağlara çıkar.
İnsanları kolaçan eder.
Bunun yunan kültüründe bir deniz cini olan ''kalikantzaris''ten geldiğini düşünüyorum.
Ordu'nun dağ köylerinde ocak 13'e yılsırtı denir.
O gün dışarı çıkanların lanetleneceğine inanılır.
Yine 13 ocak da Koncolos'un köy köy dolandığı tarihlere denk gelir.
Yozgat yöresinde ise 10 ocak 20 ocak arası ''congolos ayı'' diye anılır.
Bu dönemlerde congolos cininin gezdiğine inanılır.
Koncolos'a kara adını getirmek Türkçe mantığın sonucu olabilir ama ''kali''nin Türkçeye geçişi esnasında değişmeye uğrayı ''kara'' da olmuş olabilir.
Evliya çelebi koncolos cininin bugün İstanbul'daki Zeyrek camiinin altında yaşadığını söylüyor.
Zehmeri ayının ortalarında gözüken bu cin öyle bir çığlık atarmış ki İstanbul'un dört bir yanında uçuşan kuşlar korkudan uçmayı unuturlarmış.
Yine yunan mitolojisinde kalikantzarisler dünya ağacının köklerini kesmeye çalışırlar ki böylece ağaç dünyanın üzerine devrilsin ve dünya yok olsun.
Genelde tüm bölgelerde kara ve tüylü olarak düşünülmüş bu cin.
Aslında pek zararlı olduğu yönünde intiba bırakıyor olmasa da yine de kendisine karşı temkinli yaklaşılmış.
Anadolunun zengin kültüründe önemli bir yer kaplayan bu mit üzerine düşünülmesi araştırılması gereken bir motifdir.
Buna yunan mitlerinden ve hatta Roma mitlerinden başlanılabilir.
Kimbilir belki Truva'da bile görülmüştür.
Belki hala karadeniz dağlarında elinde değneğiyle dolaşıyordur.
1 Ocak 2014 Çarşamba
Benzeştiklerim'e Mektuplar
Benzeştiklerim neredesiniz, bilesiniz ki ben burada ziyadesiyle yalnızım.Gelmeyecekseniz haber gönderin.
Yıllardır bekliyorum biliyor musunuz?
Sırf sizdendir diye köpeklere selam veriyorum sabahları.
Sizin de iki eliniz iki ayağınız var mıdır?
Siz de yalnız mısınızdır?
Acaba hepiniz bir yerde buluştunuz beni mi bekliyorsunuz?
Yanımızda arkadaş getirebiliyor muyuz oraya?
Benim ölmüş arkadaşlarım var.
Onlar beni tanımaz ama ben onları çok severim.
Ölüler de gelebilir mi?
Siz de yarımsınız değil mi?
Yarım demişken, ben ne zaman yarım ekmek görsem kafam karışır.
Hep siz gelirsiniz aklıma.
Ne garip,belki de bir kişisinizdir.
Lütfen üstelemeyin olmadığınıza inanmam.
Siz benim can simidimsiniz.
Her sabah uyanıyorum, bugün gelecekler diyorum.
Sizi beklemek, yaşamı kaçırmama sebep oluyor.
Bilemiyorum belki de yaşam tam olarak böyle bir şeydir.
Geçen gün bir sokak kedisinin annesine küfrettim.
Ölmüş bir kediyi sikmiş sayılır mıyım sizce?
Şayet sayılıyorsam bunda sizin de suçunuz olmalı.
Zira ben sizi bekliyordum,siz gelmiyordunuz.
İnan
Sen sevemezsin,
Sevmek nedir nereden bileceksin.
Sen korkarsın,
Korkmak senin dinindir.
Güzel sevmek mi güzel
Yoksa sevmek mi
Güçten korkmak mı korkmak
Yoksa güçsüzlükten mi
Güzel kalçalı bir İzmirli
Yahut en dibi cehennemin.
Çolak bir arap kızı
Yahut cennetsiz tanrı
Değil mi ki inanmışlıktan
Devlet-i âlâ gül
Çulsuz eşkıya zûl
Ol zalime kul
Değil mi ki insanlıktan
Sevmek nedir nereden bileceksin.
Sen korkarsın,
Korkmak senin dinindir.
Güzel sevmek mi güzel
Yoksa sevmek mi
Güçten korkmak mı korkmak
Yoksa güçsüzlükten mi
Güzel kalçalı bir İzmirli
Yahut en dibi cehennemin.
Çolak bir arap kızı
Yahut cennetsiz tanrı
Değil mi ki inanmışlıktan
Devlet-i âlâ gül
Çulsuz eşkıya zûl
Ol zalime kul
Değil mi ki insanlıktan
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)