5 Nisan 2014 Cumartesi

Yollarda/1



Ben bir yolcuyum.
Başladığım yeri bilir, gideceğim yeri düşünmem.
Çünkü gaip, geçmişin efendisidir.

Sarı çuvalımda ekmek taşırım, sadece kendime yetecek kadar.
Kıyafetim yoktur, üşümeyecek kadar kalın, terlemeyecek kadar ince hırkalar verirler bana.
Annemle babam, benim varlığımı çoktan unutmuşlardır.
Onlar övünebilsin diye, üniversite okudum.Lise okudum.25 yıl boyunca sürekli okudum.
Hiç bir şey elde edemedim.
Onlara hiç borcum kalmadı.
Evden ilk ayrıldığımda üzüldüler.
Gerçekten üzüldükleri için değil, algıları öyle emrettiği için.
Ölseydim gömeceklerdi, insan sevdiğini toprağa gömer mi?

Ufukta bir köy var.
Köy tabii ki gözükmüyor.Bir minare var.
Köylerde belki fırın yoktur, hekim yoktur, ama minare vardır.

Beklediğimden daha uzun sürdü.
Ufuk; bu uzun ve sarı düzlükte neredeyse hayalin ardında düşmüş.
Hayal ki ezel ve ebedin erişemediği yerde.

Birisini dövüyorlar.
Hayır birisini öldürüyorlar.

''Durun'' dedim sesim duyulmadı.
Çok büyük bir suç işlemiş olmalı.
''Yeter'' dedim işitmediler.
Adam ağlıyordu.
''Allahu Ekber'' diye bağırdım, durdular.
Allah bir insanı daha ölümden kurtardı.

''Neden döversiniz bu adamı be kocamanlar'' dedim, vücudu tanımlanamayacak kadar komik olan adam atıldı.
''Köylünün ambarından buğday çalmış bu orospu çocuğu'' dedi.
Hırsız olmak suç mu? diyecektim, orospuluğun bile suç olduğunu hatırladım.

Cesaretimi topladım.''Hırsızlık suç mudur kocaman'' dedim.
''Senden mi öğreneceğiz meczup'' diye cevap verdi.

Devamını dinlemedim anlatmaya başladım.

''Bu adamın senden farkı nedir? Sizce neden buğday çalmıştır?''

''Hırsız olduğu için'' dediler.

''Hırsızlık sebep değil, sonuçtur.Bu adam aç olduğu için çaldı.Peki bu adam neden muhtarın, askerin ambarından değil de köylünün ambarından çaldı?'' dedim.

''Çünkü onlar güçlü, kuvvetli.'' dediler.

''Sizi kim güçsüz bıraktı?'' dedim

''Hırsızlar'' dediler.

Peki hırsız kim dedim.

''İşte bu dediler.''

''Şu karnı sırtına yapışmış çelimsiz adam mı sizi güçsüz bıraktı?İyi düşün, bu adam bir şeyi güçsüz bırakabilecek kudrette olsa bu halde olur mu?'' dedim.

Sustular.Devam etmemi istiyorlardı, söyleyemiyorlardı.Devam ettim.

''Devlete neden vergi veriyorsunuz'' dedim

''Bize baksın,bizi korusun'' dediler.

''Buradan bakınca kendi kendinizi koruyormuşsunuz gibi gözüküyor.'' dedim.

Gerçekten öyleydi.

Egemen, önce güçsüzleri ayrıştırır, daha güçsüz yaratır.
Böylece nispeten güçlünün, ondan güçsüz üzerinde tahakkümünü sağlar.
Nefretini güçsüze kusan birey, güçlüye karşı zaten olmayan cesaretini kaybeder.
Çünkü cesaret, nefretle perçinlenir.
Hırsız, buğdayı yer.Bundan günler sonra devlet hırsızı yakalar.Hapseder.Hırsız içeride kaldığı süre boyunca, aç kalır.Ezilir.Böylece kendinden biraz daha güçlü olan katmana zulmünü artırmayı düşünür.
Çünkü başına gelenlerin tüm sorumlusu onlardır.
Böylece, güçsüzler bir kere daha bölünmüştür.
Şimdi daha yavuz bir hırsız, daha sinirli bir halk.Daha zengin bir zengin vardır.












1 yorum:

  1. Ne güzel yazılmış şeyler bunlar iyiki buraya rastlamışım ulaşabilirmiyim bumların hepsine dergi yada bir kitapta var mı ??? iso_okten@hotmail.com adresine cevap yazın lütfen...

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.