31 Mart 2013 Pazar
Heybeden Masallar.
Kör gözün dahi kayıtsız kalamadığı yeşilliklerin, sağır kulakların duyduğu dere şırıltısının,kokusu bağdattan alınan kekiklerin memleketi...
Adı 'Anadla'...
Kralı ise zalimliği yeşilsuyun ötesine varmış ve gücü göğe varmış bir aslan.Kükrediğinde ülkenin bir ucundaki kayalıkları titretir,çağıl çağıl akan suyu deliğine kaçırırmış.
Bu Zalim aslanın adı 'Devladde' imiş.
Aslan'ın kudreti kaf dağını aşmaya aşarmış ya,ülkesinin tamamını kontrol altında tutamazmış.
Ülkesinin her bölgesinden, ömrünü mum yanasıya sürmüş hayvanları kendine kurban istermiş.
İstermiş ki diğer hayvanları rahat bıraksın.
Her bölgede hangi hayvan varsa her ay bir tanesini yermiş.
Ülkenin kuzey dağlarının ardında denize bakan 'Farso' vilayeti varmış.
Bu vilayetin hayvanı tavşan imiş.
Lakin aslana kendini sunmaktan tavşan kalmamış memlekette.
Bir gün işçi tavşanlardan birisi toplamış tüm tavşanları yanına başlamış konuşmaya.
Diğer tavşanları kendi etrafında toplamaya.
Demiş '' Devladde'ye gitmezsek aslan bizi öldürür,Aslan'a gidersek aslan yine bizi öldürür''
Vel hasıl-ı kelam aslandan kaçış yok,avuçla dereye kum dökmek dereyi kurutmayacak.
Bizim tavşanlar almışlar kararı,Aslan'a güvercin ile haber yollamışlar.
Senin oyununda biz yokuz demişler.
Bunu duyan Devladde durur mu?
Toplamış yanına en sadık köpeklerini dosdoğru Farso'ya.
Aylar sürse de varmışlar bizim güzel memlekete.
Aslan çıkmış şehrin tepesine bir de ne görsün Farso bembeyaz.
Düşünmüş 'Be hey Devladde ne güçlüsün sen,lanetinde ovalara kar yağdırdın'
Koşarak inmişler şehre.
Aman! o beyazlık kar değil uçsuz bucaksız tavşan sürüsünün beyazlığıymış.
Aslan kükremiş!
Kükremiş kükremesine ya tavşanlarda tık yok.
Bizim tavşanlar çıkmışlar üst üste başlarında işçi tavşan.
Aslan'ı Tepeye kadar kovalamışlar.
Aslan dosdoğru merkeze dönmüş.Tabii yanında köpekleri.
Tavşanlar festivaller yapmış.Kırk gün kırk gece eğlenceler düzenlenmiş.
Yedi ülkeden konuklar gelmiş.
Konuklara Farso anlatılmış.
Her gelen bu rüya ülkesinin hayalini heybesine koyup kendi memleketine anlatmış.
kırkıncı günün sonunda tavşanlar yorguluktan sızıvermiş haliyle.
Şehrin kapısının önünde aslan ve köpekleri.
Uyuyan tavşanları tek tek yakalamışlar.
Şehirde tek tavşan kalmayıncaya dek aramışlar.
Tüm tavşanları ayakları bağlı bir meydana koymuşlar.
İşçi tavşanı ise öldürüp dereye atmışlar.
Tavşanların başında işçi tavşan olmayınca yüzbin tavşan, tavşan olduklarını düşünmüşler.
Halbuki öyle değilmiş.
Bu sihirli ülkenin kralı aslan şehre girip tavşanlar tarafından kovalandığında merkeze dönmüştü.
Bir defa daha saldırmamıştı.
Bunun sebebi zafer kazanamayan aslanın tavşana dönüşmesi idi.
Koskoca aslan tavşandan korkar mı,pek tabii zafer kazanan tavşanlar da aslana dönüşmüştü.
Lakin bundan haberdar değillerdi.
Vel hasıl-ı kelam mesele aslan olmak ya da tavşan olmak meselesi değildir.
Mesele azınlık olmak ya da çoğunluk olmak meselesi de değildir.
Mesele kendini ne hissettiğindedir.
Biz kendimizi ne hissediyoruz?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Aslan tavşana, tavşan da aslana dönüşmüş. Birşey farketmemiş. Gün gelir de tavşanlar, tavşan oldukları halde, tavşan olduklarının bilinciyle, birlik ve beraberlik içinde olunursa en aslandan daha aslan olunabileceğini fark ederlerse ancak o zaman gerçek anlamda güçlü olurlar.
YanıtlaSil'Ancak o zaman adalet yerini bulur' demiyorum, çünkü adalet göreceli bir kavram.
En başta Aslan kendine göre adil idi, sonra tavşanlar kendilerine göre adaleti sağladılar.
Kendimizi ne hissettiğimiz değil, ne olduğumuzu bilmemiz daha önemli.
Benim doğan kendini ferrari hissetse ne olur?
Ama bak, her sene yollara düşen binlerce vosvosa...