16 Ekim 2013 Çarşamba

Bir Delinin Günlüğü/Mcandless'in yolu




Düz yürüdüm. Dümdüz.
Bu aralar düzlükler pek enteresan.
Selamını esirgeyen insanların yerindeyim.
Kör mavisi yalaz parlıyor kahvenin sağ köşesinde
Çay var hafif bordo, tavşan kanı olabilir,olmasın lütfen.
Sen içer misin de demediler zaten.Sorsalar kesin içerim galiba.
Muhtar mı şu gelen,herkes birbirine benziyor,sanmıyorum çocuk daha.
O zaman şu köşede oturan muhtar.Elinde kağıt var boğazında lacivert urgan.
''Muhtar mısın amca sen?'' diyemiyorum.Hayli önemli bir işi var gibi gözüküyor.
Sağ baş parmağı işaret parmağını okşuyor,öpüyor onu, sonra masanın altına yürüyor.
Şu sümüğü topak yapmanın kesin bir faydası var,bu kadar insan yanılıyor olamaz, diyorum.
Kahvede vakit kaybettim, demek ki doğru yoldayım,az daha çalışıp adam olabilirim belki de,bilemiyorum.

Çılga bir yolun ardında çataklar var.
Alaca bir dere var.Bir de kurumuş çağlayan.
Sahi muhtar kim?
Düşündüm de bir önemi yok.
O zaman düşünmeye devam etmek lazım.

Sırt çantamdaki ağırlığı azaltmam lazım, 9.99luk penyemde delikler açmaya başladı.
Konya'dan toroslara tırmanmaya başlıyorum.Seyahatim bir haftaya bitecek,dönüp patronum için daha çok çalışmam lazım.
Karşımda Toroslar var ardımda patronum.
Şimdi düşündüm de benim bir patronum bile yok.
Pirimiz Mcandless ne demişti:
''Kariyer bir 20. yüzyıl icadıdır.''

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.