21 Kasım 2013 Perşembe
Çi-Çi'nin Öyküsü/4
Çi-Çi arkasını döndü, ihtiyar gümüş tahtta oturuyordu.
İhtiyarın kaftanı tahtın dört bir yanını örtmüştü,sanki havada duruyordu.
Çi-Çi lâl kesildi,
İhtiyar ondan lâl.
Bir uzun suskunluk peydah oldu.
Konuşsalar, manasız kalacak.
Susuyorlar sebebi bilinmez.
''Altından sarı, ejderhadan yağız bir atın olacak,
Adı Akal-Teke'dir, sana ölüm getirecek,
Açlık getirecek,acı,yoksulluk getirecek.
Onu, hava öleyazdığında bir sulağın ardında göreceksin.
Çılga bir yolu aşıp, alaç bir ağacın altına oturacaksın.
Yanına vardığında yüzün dönmezsen halin viran olacak.
Oban revan olacak,çok milletin az,az derdin çok olacak.'' dedi ihtiyar.
Çi-Çi gülüyordu.Bu akılsız ihtiyarın kim olduğunu kestirebiliyordu.
''Sen Erlik'sin dedi. Yaşdaşım Ho-han'ın aklına kara çalan, atam Mete'yi ölüme vardıransın.
Bir kara büyü,belki de kımızdan kalansın.''
''O atı sevme,aldanma.
Senin sonun o'dur.'' dedi ihtiyar.
Çi-Çi kılıcını çekti ihtiyarın üstüne doğru koştu.
Kılıcını indirdi,Gümüş taht ortadan ikiye bölündü.
Çifte su verilmiş kılıcının çıkardığı ses obanın dört bir yanından duyuldu.
Gümüşten çıkan ateş Ho-Han'ın ülkesinden görüldü.
Lakin İhtiyar'a hiç bir şey olmadı.
Çi-Çi kırdığı taht ile kaldı.
İhtiyar kaybolabiliyordu,bu olsa olsa karaarbuzdu.
Artık daha emindi,ak sakallı ihtiyar Erlik'in ta kendisiydi.
Lakin, bu at masalı da neyin nesiydi?
Hikayeye inanmamıştı,lakin atı görürse ne yapacaktı?
Şeytana inanıp da sağ kalan mı var diye düşündü.
Kılıcını kınına yerleştirdi, çadırın kete perdesini araladı.
Dışarı adımını attı.
Duvara doğru yavaş adımlar attı.
Duvar yükseliyordu.
Bir kaç zaman önce yüzüne hançer vurduğu Arbuz'u gördü.
Adımlarını hızlandırdı.
Arbuz kılıcını çıkarttı,kabzasından sıkıca kavradı, Çi-Çi'nin üstüne yürüdü.
Kılıcı ters çevirdi kendi göğsüne bastırdı,kabzasını Çi-Çi'ye uzattı.
Çi-Çi kılıcı aldı, yere sapladı.
Keçi başlı hançerini çıkardı,Arbuzun kemerine taktı.
Yüzbaşı Arbuz!!! diye bağırdı.
Suratındaki iz senin rütbendir.
O günden sonra Çi-Çi'nin ordusunda yüzbaşıların yanağına hançer çiziği atıldı.
Bir yüz yarası bu kadar onur verebilirdi.
Çi-Çi karataya atladı.Dört nala uzaklaştı.
Güneş günün ortasında kaybolmuşken Çi-Çi de gözün göremeyeceği yerlere gidiyordu.
İhtiyar haklıydı, gün zamansız ölüyordu.
Çi-Çi'nin atı bir sulak otluğa doğru koşuyordu.
Derken O'nu gördü.
Kapkara ufukta altından bir tay.
Şayet o taysa,Çi-Çi'nin bindiği neydi?
Sanki karatay, Tayların tanrısına koşuyordu.
Çi-Çi çılga yolu gördü,ardında bir alaç yağız.
Gözünü kapadı açtığında alaç ağacında altında yatıyordu...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.