12 Temmuz 2014 Cumartesi

Bankacı Bekir/5












Tahta kapımdan nefret ediyor olmalılar.
İnsan nefret ettiğine bu denli sert vurur.

Kapıyı açıyorum,karşımda bir insandan iki tane.
İkiz değiller, iki kişi de sayılmazlar.
Konuşmaya başlayacaklar diye korkuyorum, çünkü çipil gözleri çoktan sövmeye başladı.

''Taşlar'' dedi.
Diğeri de bir şeyler söylüyor,bu kadar bağırarak ve bu kadar kesintisiz konuşmayı nasıl başarıyorlar.
İkisi de birbirinin omzuna vuruyor, arada bir benim yakamı tutup ''Şişşş'' diyorlar.
Kesik kesik şeyler duyuyorum.
Fındık bahçesi,taşlar,sınır ve dedem.
Ben dedemi sevmem ki,o da beni sevmezdi.
Fındık bahçesi var bir de şimdi.
Neyse diyorum kapıyı kapatıyorum.
Evleri uzak olmalı, çünkü burada tüm evler uzak.
Yaklaşık beş dakika daha bağrışmalarını duyuyorum.
Ses uzaklaşıyor, ama bitmiyor.

Uyumalıyım artık, yarın yeni komşularımla dövüşeceğim sanırım.
Sabah sobamı yakar çayımı demlerim.


Gün gerçekten güzel 04:40'da kuşlar ötmeye başladı.
Altı saat uykuyla demir gibi uyandım.Sobamı yaktık.Bir saniye kuzine.
Evet onun adı kuzine.
Çayım mükemmel oldu dün getirdiğim ekmeğimi de yedim.
Biraz balkon sefası yapayım.
Tabii ki yapamadım, çünkü Bankacı Bekir olmak bunu gerektirir.

Çirkin komşular gelmiş.
Fındıklığa çıkıyoruz.
Allah kahretsin tüm bu tantananın sebebi 1 fındık ağacı mı?
Hayır onun adı ocak, her ne boksa.
Alın dedim sizin olsun.
Suratlarında gülümseme çok farklıydı.
Bu fakirlik desem değil,kurnazlık desem değil.
Evime döndüm.

İyi başlamamış olabilir, iyi devam etmeli.
Ben İstanbul'da bile yaşadım, burası benim için ne ki?

Bugün kahveye gidip birileri ile tanışmalıyım.
Ben artık Köylü Bekir'im.
















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.